Merhabalar sevgili
okurlarım,
Sizler için harika bir röportaj hazırladım. Birçoğunuz onları sosyal medyadan takip ediyor
ve tanıyor olabilirsiniz, ancak ben kısaca tanıtayım, anlatayım istiyorum.
Seyahat etmeye bayılan bir insan olarak seyahat bloglarını incelerken bundan bir yıl
kadar önce Biz Evde Yokuz’un Doğu Ekspresi yazısına
rastladım. Onlarda ilk gördüğüm şey, bu yolculuğu bu kadar güzel
geçirip üstüne bir de detaylıca anlatarak paylaşmaları, bunun için emek ve zaman harcamalarıydı. Doğu Ekspresi benim de hayallerimden biri olduğu ve her daim ilgimi çektiği için birkaç kez yazıyı
okuduktan sonra kararım şöyleydi; bence bu ikili çok ilgi çekici ve samimiydi, ki bu konuda yanılmadığımı da anlamış oldum bu röportaj sayesinde. 🙂
Daha sonra "Kim bu insanlar, neler yapıyorlar, Biz Evde Yokuz nedir" gibi
sorgulamalarım başlayınca daha yakından takip eder hale geldim onları.
Bir gün öylesine bir sohbet içerisinde Türker'e "Sence Duygu ve Bilgehan’la beslenme röportajı
yapsam nasıl olur?" dedim ve "neden olmasın, kabul ederlerse harika olur." cümlesiyle cesaretlendirildim. Oldukça yoğun programları arasında Duygu, tek boş vakti
olan araba kullandığı bir esnada sorularımı cevaplandırdı inanılmaz bir nezaket ile. 🤍 Şimdi bir kez daha sizlerin önünde kocaman teşekkür ediyorum Sevgili Biz Evde
Yokuz’a 🥰 Ve sizlere de keyifli okumalar, iyi seneler diliyorum…
BİZ
EVDE YOKUZ NEDİR?
Onlar 2014 Nisan'ında radikal bir karar alarak hayatlarını tekrar çizmeye karar
vermiş, aktif bir hayatın peşine düşmüş ve bunu ‘Biz Evde Yokuz’ olarak
isimlendirmiş iki güzel insan aslında. Kendileri ev hariç her yerdeler ve şu
sıralarda da bildiğim kadarıyla tamamen evsizleşip İstanbul’da oldukları süreci
de ofislerinde geçirmeye karar vermiş durumdalar. Bunun yanı sıra da harika
videolarıyla, bloglarındaki muhteşem detaylı yazılarıyla herkesi evden çıkarmak
adına teşvik ediyorlar.
Çünkü onların ilkesi bir Roman atasözü: Evde oturan erken ölür.
Tabi çok fazla soru geliyor bu yaşam şekilleriyle ilgili ve itinayla her birini
cevaplamaya çalıştıklarına, bazen aynı cevabı defalarca vermekten
gocunmadıklarına ben sosyal medyadan şahit oldum. 🙂
Şimdi ister yanınıza bir fincan çay alın, eğer açsanız önden bir tantuni
söyleyin veya şöyle güzel bir avokadolu tost yapın çünkü bu röportajı okuyup
bitirdiğinizde eminim canınız isteyecek 🙂 Sonra söylemedi
demeyin. Diyetisyenimiz de ‘’tantuni yiyin’’ dedi ‘’ben o yüzden her gün yiyorum’’
da demeyin tabi! 🤪
BİZ EVDE YOKUZ NE YER NE İÇER?
Caretta
Karavanınızın mutfak şefliğini dönüşümlü olarak üstlendiğinizi takipçileriniz
iyi bilir :) Ancak ben İstanbul’da olduğunuz süreçten başlamak istiyorum sorularıma, evde mutfak şefi kim? Mutfakla aranız nasıl?
iyi bilir :) Ancak ben İstanbul’da olduğunuz süreçten başlamak istiyorum sorularıma, evde mutfak şefi kim? Mutfakla aranız nasıl?
Duygu:
Daha önceki hayatımızda, yani yerleşik hayatımızda evimizin şefi net olarak
bendim.Ancak şuan geldiğimiz durum itibariyle pek evdi, şefti vs. bir durumumuz
kalmadı :)
Dolayısıyla bu sorunun çok geçerliliği de kalmadı bizim için ama bununla
birlikte ben mutfakta olmayı çok seven bir insanım. Sadece şuan ikinci kez
evsizleşme sürecine gittiğimiz için mutfakta vakit geçirmek konseptine çok
uzağız. Çünkü İstanbul’da olduğumuz zaman tüm vaktimizi ofiste geçiriyoruz,
İstanbul’da olmadığımız zaman da zaten yoldayız. Her zaman Caretta’yla değiliz,
Caretta’yla olduğumuz zaman mutfağımız var ama büyük bir kısımda da Caretta’sızız.
Dolayısıyla istemeden de olsa mutfak artık biraz hayatımızın dışına itilmiş
oldu.
Ben mutfakta olmayı çok seviyorum, herkese de öneririm bu yüzden, insan mutfağa giriyor ve hemen sonuç
alabiliyor yaptığı bir şeyden. Normalde hayat böyle değil, ektiğiniz
şeylerin hasadını beklemek baya bir zaman alıyor. Mutfaksa insana küçük
zaferler sağlayan bir alan, ben o yüzden mutfakta olmayı ve insan ağırlamayı
çok seviyorum.
Beslenmenizde
olmazsa olmazlarınız, kurallarınız var mı? Uyguladığınız veya temel aldığınız
bir beslenme şekli mesela?
Duygu:
Ben bundan üç sene önce hayatımda çok büyük bir değişiklik yaptım ve tüm süt
ürünlerini ve gluteni beslenmemden çıkardım. Ve kendimi mükemmel hissetmeye
başladım. Gerçekten hayat kalitemi inanılmaz artırdığını gördüm, o gün bugündür
buna sadığım. Ama yoldayken, özellikle Türkiye’nin Doğu ve İç Anadolu’su gibi
yerlerde çok sadık kalamıyorum çünkü öyle bir beslenme durumu olmuyor,
restoranlarda ona uygun bir şey olmuyor. Özellikle kahvaltılar bazen zor
olabiliyor. Ama normalde kendi hayat düzenim içinde buna hala devam ediyorum.
Bilgehan’ınsa beslenme alışkanlığı daha çok günah işlemek ve daha sonra günah
çıkarmak üzerine :) Tantuni’ye inanılmaz aşık bir insan,
haftada üç kere falan tantuni yediğini söyleyebilirim. Ama böyle kendi içinde
dediğim gibi bir dalgalanması var, bazen canı nasıl isterse öyle yiyor bazen de
akşamları çorba gibi seçeneklerle onu dengeleyecek bir program uyguluyor. Bu
bir diyet değil ama söylediğim gibi kendince onu dengeleyecek bir hale
getiriyor.
Peki
her gün mutlaka yerim/içerim dediğiniz veya yemezsem/içmezsem gün boyu eksik
hissederim dediğiniz bir şey var mı?
Duygu: Yok. En güzel şey bile olsa
her gün onu tüketmek belli bir yerde rutine giriyor. Bizim hayat prensibimiz de
rutinle savaşmak. Dolayısıyla öyle rutin bir şekilde herhangi bir şeyi
tüketmiyoruz. Ama dediğim gibi Bilgehan’ın haftada iki ya da üç tantunisi
vardır. Benimde böyle çok sevdiğim ve fırsat buldukça tükettiğim bir şeyde
avokado ve bulabiliyorsam somon, balığın her türlüsünü çok seviyorum. Ama somon
ve ton özellikle yoldayken bulunması çok kolay oluyor. Mesela şunu da yaparım,
çok komik bir şekilde banyomdan, valizimden, arabamın vitesinin altından falan
avokado çıkar :)
Bunun sebebi de gittiğim yerlere avokado götürüyorum çünkü dediğim gibi
glutensiz ve süt ürünsüz yaşamaya çalışıyorum. Gittiğimiz bazı yerlerde yörenin
beslenme kültüründen ötürü bu çok zor oluyor. Bende avokadoyu yolda olgunlaşan
bir şey olduğu için de çok büyük kurtarıcı olarak görüyorum.
Yemek
yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı,
demiş Cemal Süreya. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda, sizce de var mı bir
ilgisi? Sizin favori öğününüz hangisi?
Duygu: Cemal Süreya’nın böyle bir
sözü olduğunu bilmiyordum ama çok tatlıymış, çok hoşuma gitti. Bence direk
şöyle bir etkisi var, insanın kan şekeri düşüyor eğer kahvaltıyı vakitli ve
doyurucu bir şekilde yapmazsa, bununla birlikte insanın o gününü de tamamen
etkiliyor. Bilgehan bu konuda ekstra hassas, gerçekten uyandıktan sonraki yarım
saat içinde mutlaka düzgün bir şeyler yemesi lazım, atıştırmalık şeyler onu
idare edebilecek şeyler değil. Ama biz kahvaltının, yemeğin veya herhangi bir
şeyin, hayatımızda zaten sınırlı bir kaynak olan zamanımızı çok almasını
sevmiyoruz, dolayısıyla böyle yaya yaya kahvaltı yapma alışkanlığımız pek
kalmadı. Ama bence kahvaltı, öğle yemeği, akşam yemeği hangisi olursa olsun
insanları buluşturan; arkadaşları,
dostları, sevenleri bir araya getiren; hatta herhangi bir insanla bir muhabbet
veya yakınlaşma fırsatı yaratan her türlü sofra bence çok güzel.
Caretta
Karavan mutfağında pişenlerden konuşalım istiyorum biraz da… Yola çıkarken
mutfak için neler alırsınız? Yemek için gerekli malzemeleri gittiğiniz
yerlerden mi temin etmeyi tercih ediyorsunuz?
Duygu: Mutfağın bazı demirbaşları
vardır ya hani yağ, tuz, baharatlar gibi onları zaten bozulmadığı içinde
karavanda hep bulunduruyoruz. Onun dışındaki malzemeleri gittiğimiz yerlerden
alıyoruz özellikle marketten değil de bazen gittiğimiz yerlerde tarlalardan
falan geçiyoruz ve mümkünse oralardan almayı tercih ediyoruz. Ama tabi ki her
zaman aynı fırsatlar olmuyor.
Caretta
mutfağından çıkmış olan yemeklerin lezzeti evdeki mutfağınızdan çıkanlarla bir
oluyor mu?
Duygu: Tabi ki de olmuyor. :) Yani hayatta her şey ona yüklediğiniz anlamdan ibaret. Bence dolayısıyla
Caretta’da çıkan yemekler çok daha özgür, çok daha yaşama sevinci dolu ve
dolayısıyla çok daha güzel oluyor. :)
Duygu’nun
kinoa, Bilge’nin ise menemen pişirdiği videoları paylaşmıştınız daha önce takipçilerinizle,
bu sorumu birbiriniz için cevaplamanızı istiyorum. Bilge, Duygu en güzel ne
pişirir? Ve Duygu, Bilge en güzel ne pişirir?
Duygu: Kesinlikle Bilgehan yumurta
ve sucuk konusu olan her yemeğin kralıdır. Bende antin kuntin yemeklerde iyiyim
baya. Antin kuntinden kastım hem eksperimental şeyler olması bakımından hem de
farklı mutfakları füzyon yapıp kimsenin bilmediği yemekler yaratmak gibi
konularda iyiyimdir. Bu annemden gelen bir şey bu arada annem de mükemmel
muzlu, somonlu köri yapar. Bende bir şeyleri karıştırmayı çok seviyorum, farklı
şeyler yaratmayı. Çok seviyorum bazı yemekleri ama günün sonunda o da bir
rutine dönüyor, her mutfak bir rutine dönüyor aslında o yüzden farklılaştırmayı
ikimizde çok seviyoruz.
Net olarak bir şey söyleyeceksem de Bilgehan yumurtalı ve sucuklu her şeyi
ağlatır :) Bende daha farklı mutfaklarda, kinoa gibi daha az bilinen şeyleri
yemek haline getirmede iyiyimdir.
Gezdiğiniz
süreçte gün içerisinde kaç öğün beslenirsiniz? Ara öğün alışkanlığınız var mı
yoksa gezerken yemek yemeyi dahi unuttuğunuz olur mu?
Duygu: Hayır :) Ama ister istemez bazen öğle yemeğini çoğunlukla koşturmanın
içinde geciktirebiliyoruz ve saat 16.00’ya kadar yiyemediğimiz zamanlar olabiliyor.
Çünkü o sırada daha önceliklerimiz başka oluyor, mesela
denizde isek rüzgar iyi bir vakitte oluyor ve o rüzgarı yakalamak istiyoruz; ya
da biliyorsun bizim aynı zamanda çekim yapan bir ajansımız da var ve günün
saatlerini değerlendirmeye çalışıyoruz, gün ışığı varken en güzel saatleri
kaçırmak istemiyoruz. Bu gibi durumlar olduğunda da yemek
saatlerini onlar belirliyor. Ama genellikle öğün atlamıyoruz, ben zaten
atlayamıyorum, enteresandır mesela 11.00’de kahvaltı yapsam da saat 13.00’de her türlü acıkırım, senelerce
sistemli beslenmiş olmanın getirdiği bir şey bu.
Yurt dışı
seyahatleriniz de yanınızda poşet çay götürüyorsunuz :) Çay sizin için çok önemli biliyoruz. Çay dışında yanınızda götürdüğünüz
yiyecekler de oluyor mu?
Duygu: Biz çayı çok seviyoruz. Ben
kahveyi de çay kadar çok seviyorum ama güne kesinlikle çayla başlamak istiyorum,
kahvaltıyı en azından çayla yapmak istiyorum. Özellikle çayda Türk Çayı olacak.
İkimiz için de bu böyle, English Breakfast filan bize aynı hazzı vermiyor
yani :) O yüzden çantamızdan böyle çorap gibi çok elzem şeyleri çıkartıp yerine torba
torba çay koyabiliyoruz. Çay dışında yurt dışına giderken yanımızda taşıdığımız
herhangi bir şey yok çünkü genellikle oraya özgü ne varsa onu kaçırmamak, onu
yemek gibi bir önceliğimiz var. Bu böyle çok enteresan şeylerde olsa mesela
Peru’da ‘Guinea Pig’ yemiştik daha doğrusu ben yedim, Bilgehan yemedi.
Dolayısıyla yanımızda yemek taşımıyoruz yurt dışındayken. Ha bir de beyaz
leblebi götürüyorum bak, bence çok güzel bir ara öğün, çok güzel bastırıyor
insanın midesini ve onun yerine bir şey koyamadığım için bazen beyaz leblebi de
götürüyorum.
Ama yurt içindeki seyahatlerimizde gluten gibi sebeplerden ötürü yanımda
avokadoyla birlikte kinoa da taşıyorum. Çünkü kinoa çok hızlı haşlanabilen bir şey,
herhangi bir mutfakta haşlamalarını rica edebiliyorum, komplike bir pişirme tekniği olmadığı için.
Ve sadece haşlanmış haliyle bence mükemmel, protein ve besin değeri açısından da zengin bir besin olduğu için onu yanımda taşımayı seviyorum.
Ve sadece haşlanmış haliyle bence mükemmel, protein ve besin değeri açısından da zengin bir besin olduğu için onu yanımda taşımayı seviyorum.
Şimdiye
dek çok fazla şehir ve ülke gördünüz, dolayısıyla birçok farklı yiyeceği veya
yemeği tatma fırsatınız oldu. Ben Youtube kanalınızda bulunan tüm videoları
izledim ve unutamadığım şeylerden bir tanesi Peru’da Duygu’nun oranın
geleneksel yemeği olan kobay faresini yemesiydi :) Sizin için
unutulmaz olan yemek veya yiyecek hangisiydi?
Duygu: Çok güzel soru :) Bu konuda ikimizde çok açık fikirliyiz ama Bilgehan benden bir tık daha
muhafazakar. Zaten Bilgehan kobay faresini yemedi. :) ‘’Ama işte çok şeker.’’ falan filan dedi
de :) Bende cevap olarak ‘’Kuzudan daha mı şeker?’’dedim :) Çünkü ‘kuzular löp löp yeniyor, yani o çok daha şeker bir hayvan şimdi ne oldu
da Guinea Pig şeker oldu’ ya döndü olay sonra. Dolayısıyla ikimizde gittiğimiz
yerlerde farklı şeyleri deniyoruz ama ben birazcık daha açığım. Onun dışında
ben enteresan olarak Meksika’da böcek çeşitlerini yemiştim. Ama hiçbirisi bence
güzel bir lezzet değildi, denemiş olmak için yenilecek bir şey ama kesinlikle
kaçırdığımız bir şey değil hayatta.Bu
durumda soruna verebileceğimiz en enteresan cevap Meksika’da envai çeşit
satılan akrebinden hamam böceğine, çekirgesine kadar olan böcekler ve Peru’daki
kobay faresi olacak sanırım.
İlgili Video: https://www.youtube.com/watch?v=Eq_ZaDWHyVI
Peru demişken, Nazca Çizgileri’ni görmeye gittiğiniz
günün sabahında uçuş öncesi yediğiniz sandviçlerden pişman mısınız? Bir daha
olsa yine yerim mi diyorsunuz yoksa? :)
Duygu: Ya valla çok zorlandık o
uçuşta, içimiz dışımıza çıkmak üzereydi, yemyeşil olduk. Uçaktaki herkes için durum buydu. Ama emin değilim aç karnına daha da insanın midesi
bulanabilir gibi geliyor, o yüzden bence mideyi bastırıcı bir şeyler yemek iyi. Bununla
birlikte peynir çok yanlış bir seçim olur. Bizim sandviçlerimizde sadece avokadoluydu, Peru zaten cennet onlar için, götürmemiştik oradan
almıştık videoda da görünüyor zaten :)Dolayısıyla bence yine de midenin
suyunu çekecek bir şeylerin midede olması iyiydi ama belki avokadosuz olsa daha
iyi olabilirmiş :)
İlgili Video: https://www.youtube.com/watch?v=viIMbRaHMKo
Ben biliyorum, takipçilerinizde elbette ki biliyorlar fakat unutanlar ve yeni öğrenecekler için anlatayım kısaca, İran’da 2 hafta kadar kaldınız ve bu süre içerisinde Duygu kendisine bir sabah muz dürüm yaptı :) Bunu sana yaptıran ne oldu, İran’ın yeme kültüründen kısaca bahsedebilir misin bize?
Duygu: (Gülüyor) Ben dayanamadım,
İran’da her gün aynı şeyi yemekten çoksıkıldım ve aynı zamanda kendimce bazı
şeyleri minimumda tüketmeye çalıştığım için de İran’daki yemekler beni onuncu gün
müydü on dördüncü gün müydü, gerçekten zorladı ve çaresizlikten bir muzu dürüm yapıp
üstüne bal koyup kendime öyle bir kahvaltı hazırladım. İran’daki yemekler
prensipte Türk yemeğine benziyor oldukça ama hep böyle bir varyantı var, mesela
dolma görüyorsunuz ama dolmanın içinde safran, kakule gibi çok farklı
baharatlar var. Aslında çok tanıdık, görüntüsü aynı, içindekiler aynı ama içine
o aromatik baharatlar girince daha farklı bir tat alabiliyor. Birde yemekler
aşırı yağlı ve biz ikimizde az yağlı yemeye çalışıyoruz ve belli bir yerden
sonra gerçekten zorlandık.
İlgili Video: https://www.youtube.com/watch?v=2XldaF_whxM&t=382s
Birbirinizi
tanımadan öncesi ve sonrasını düşünmenizi istiyorum şimdi, damak tadı olarak
değişen bir şeyler oldu mu?
Duygu: Çok güzel soruymuş :) Elbette çok etkiledik birbirimizi bu konuda. Benim mesela hayatımda pek kırmızı
et yoktu, Bilgehan’la birlikte hayatıma ağır bir şekilde kırmızı et girdi.
Tantuniyi ömrümde yememiştim, Bilgehan’la birlikte hayatıma tantuni girdi.
Diğer taraftan da Bilgehan’ın somon, avokado, kinoa ve hardalla pek arası
yoktu.
Bunların hepsi hayatına benimle birlikte girdi ve şimdi hepsini çok seviyor.
Hala aslında damak zevklerimiz çok farklı, onun dünyada en sevdiği yemek
tantuniyken ben az önce söylediğim eksenlerde bir şey seçerim; sebze, deniz
ürünü gibi. Dediğim gibi bu anlamda damak zevklerimiz çok farklı hala ama
birbirimize kesinlikle çok fazla şey kattık. Bir yerde buluşuyoruz yine de ben
bir gün onunla tantuni yiyorum, o da bana başka bir gün kinoayla vs. eşlik ediyor.
Yani aslında ben böyle yaramazlık yapacak olduğum zaman Bilgehan’a eşlik ediyorum,
o da günah çıkaracağı zamanlar benim tarafıma geliyor. :)
Bu
güzel röportajın sonunda geçtiğimiz günlerde ‘’Sosyal Medya Ödülleri’’nde en
iyi blog seçilen Biz Evde Yokuz’u kutluyor ve yollarının hep açık, apaçık
olmasını diliyorum :)
Sevgiyle kalın…
Biz Evde Yokuz’u takip etmek için: http://www.bizevdeyokuz.com/
Daha fazlası için: http://www.izanisik.com