Büyük küçük, kadın erkek, zengin fakir… demeden herkesin ortak sorunu hiç şüphesiz ki
fazla kilolar.Biliyoruz, merak ediyorsunuz; kimi dinlesek, hangi birini yapsak söylenenlerin.
Haklı mısınız? Evet, kesinlikle haklısınız.
Diyetisyen olmadığı halde diyetisyenliğe özenen, kendince bir diyet uygulayıp bir ayda verdiği on kilo (ki bunun sağlıksız bir kilo kaybı olduğunu bilmeyen) sayesinde bu işin uzmanı kesilen, kişiye özel hazırlanmış bir diyeti paylaşımcı ruhuyla konusuna komşusuna dağıtan insanlarımız oldukça bu ortak sorun hiçbir zaman tam manasıyla çözülemeyecektir.
Diyetisyen olmadığı halde diyetisyenliğe özenen, kendince bir diyet uygulayıp bir ayda verdiği on kilo (ki bunun sağlıksız bir kilo kaybı olduğunu bilmeyen) sayesinde bu işin uzmanı kesilen, kişiye özel hazırlanmış bir diyeti paylaşımcı ruhuyla konusuna komşusuna dağıtan insanlarımız oldukça bu ortak sorun hiçbir zaman tam manasıyla çözülemeyecektir.
Bunun için bugün burada, bir elimizde makas bir elimizde kurdelemiz ile
sağlıklı bir diyet programının kapılarını Fitonya-Dietos ortaklığında sizler
için açıyoruz, açıyoruz, açççtttıııkkkk.Buyurun bakalım içeride neler varmış.
Şüphesiz ki arama motorlarının en çok arananları arasında ‘’diyet’’ kelimesi
var. ‘’Diyet’’ yazıp arattığınızda 0,34 saniye içerisinde 5.860.000 tane sonuç
karşınıza geliyor. İnanmayan bakabilir. :)
‘’Diyet’’ denilince çoğumuzun aklına ‘’kısıtlanmak, aç kalmak, yasaklar, zor
zamanlar’’ gibi olumsuz kavramlar geliyor değil mi?
Peki aslında diyet nedir ve nasıl
yapılmalıdır?
En basit tanımıyla diyet yapmak, bireyin sağlıklı bir şekilde yaşam
tarzında değişikliğe gitmesidir.
Bu durumda aklımıza ikinci bir soru geliyor. Sizin yaşam tarzınız ile en yakın
arkadaşınızın, annenizin, kardeşinizin veyahut şu çok meşhur komşunuzun oğlunun
yaşam tarzı bir midir?
Cevap, tabi ki bir değil olacaktır. O halde herkes için tek bir diyet var mıdır
ve bunu uygulamak ne kadar doğrudur?
Fazla düşünülecek bir soru değil aslında, cevabı net; DİYET BİREYE ÖZGÜDÜR.
Çünkü her bireyin metabolizması, günlük aktivite düzeyi, vücudunun tükettiği
besinlere karşı olan toleransı farklıdır.
İşte bizler bu noktada devreye giriyor, gündemi oldukça meşgul eden popüler
diyetlerden farklı olarak bilimsel veriler ışığında ‘’her diyet herkese uymaz’’
diyoruz.
Ancak son dönemlerde her kafadan farklı bir ses çıkıyor bu konuda. Televizyonu
açıyoruz, beslenme uzmanlığıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan kişiler
beslenmeyi anlatıyor; kitapçıya gidiyoruz, herhangi bir bilimsel kanıta
dayanmayan bilgiler kitap haline getirilmiş rafları süslüyor; interneti
açıyoruz, her sayfada sözde mucize bir diyetin reklamı karşımıza çıkıyor.
Üzgünüz, size bir ayda on kilo verdirecek bunu yaparken de sağlığınızı
bozmayacak mucizevi tek bir diyet veya besin yok!
Biz piyasada bu şekilde yer almış diyetleri, ‘’kaş yapayım derken göz çıkaran
diyetler’’ olarak tanımlıyoruz. Gelin, hep birlikte son dönemlerde popüler
diyet olarak tabir edilen birkaç diyeti irdeleyelim.
Alkali Diyet Nedir?
Kısaca anlatmak gerekirse et, süt, şeker, kafein,
alkol, yapay ve işlenmiş yiyeceklerden kaçınarak daha fazla taze sebze-meyve ve
kuru yemiş tüketimi ile vücudun pH seviyesini dengede tutmayı amaçlayan bir
diyettir.
Vücudumuzdaki hücrelerin çalışması nötr ortamlarda olur. Ancak vücudumuz bu
sıvıların nötr ortamda tutulması için hiçbir şeyden etkilenmeyen bir denetim
mekanizmasını zaten bulundurur.
Diyetinizde çok fazla asit veya baz oluşturan yiyecek bulunsa dahi kanın asit
veya alkaliye dönüşme durumu söz konusu bile olamaz. Çünkü bu tıbbi bir
kuraldır.
Alkali diyetin dayanağı olabilecek ve uzun süre
uygulanmasını destekleyecek hiçbir bilimsel veri ve çalışma yoktur.
Alkali diyetin uzun süre kullanımı özellikle demir, çinko ve kalsiyum eksikliğine
sebep olmaktadır.
Demir eksikliğine bağlı aneminin; çinko eksikliğine bağlı cilt, deri ve
saçlarda sağlık sorunlarının; kalsiyum eksikliğine bağlı kalp rahatsızlıklarının,
diş ve kemik problemlerinin ortaya çıkmasını kaçınılmaz kılar.
Peki bununla bitiyor mu, hayır. Bu diyet B12 vitamini aldığımız eti, B vitaminlerinin
çoğunu aldığımız, özellikle milletimizin ana besini olan, ekmek ve tahıl
grubunu da sofralarımızdan kaldırmamızı söylüyor. Ve bunun sonucunda da B12 yetersizliğine
bağlı unutkanlık, alzheimer gibi farklı sağlık problemleri ortaya çıkıyor.
Şimdi gelelim meşhur Dukan Diyetine...
Bu diyet o kadar meşhur oldu ki aynı mantığa dayanan sadece isimleri farklı
birçok diyet var. Atkins ve Alan diyetleri bunlardan sadece iki tanesi.
Peki bu diyetlerin mantığı ne?
Hepsi de düşük karbonhidrat ve yüksek protein tüketimiyle insanlara zayıflamayı
vaat ediyor.
Millet olarak hatta biraz daha genişletirsek insanlık olarak maalesef hızlı
kilo vermeye fazlasıyla meraklıyız.
Ancak bu diyetler uzun süreli yapıldıklarında metabolizmada ters etki yaratıyor
ve vücut her şeyi depolamaya başladığı için tekrar kilo almaya da başlıyor.
Keşke sadece bu kadarla kalsaydı. Bu diyetleri uygulayan kişiler zihinsel,
ruhsal ve bedensel sağlıklarını tehlikeye atıyorlar, kalplerinin ve böbreklerinin
mahvolmasına sebep olarak, ölümlerine kadar gidebilecek, sonuçlarını
bilmedikleri bu diyetleri zayıf görünebilmek uğruna kulaktan dolma bilgilerle
bilinçsizce uyguluyorlar.
Neden işe yarıyor?
Yüksek protein, metabolizmanın daha hızlı çalışmasına neden olur. Glikojen
depoları bittiğinde vücut, kan şekeri dengesini sağlamak için doku yıkımı
başlatır, protein ve yağlar enerji için kullanılmaya başlanır. Diyette
karbonhidrat sınırlandırılıp, protein artırıldığı zaman ise direk doku kaybı
başlar ve yağ kaybı çok çok azdır.
Oysaki sağlıklı olarak kilo verirken temelde istenen, verilen kiloların yağdan
verilmesidir. İşte size bu diyetlerin sağlık ve beslenme bilimiyle ters düştüğü
bir nokta daha.
Bu diyetlerin risklerini ise şöyle sıralayabiliriz: Kalsiyum ve sodyum atımının
artışına bağlı sıvı-elektrolit dengesi bozuklukları, yine kalsiyum atımının
artışı ile osteoporoz riski, kalp sorunları, bilinç bozukluğu, bulantı,
uykusuzluk, yorgunluk, güçsüzlük…
Aynı zamanda bu diyetler yüksek et, düşük sebze-meyve içerdikleri için uzun
sürede kemik kaybı sebebidirler.
Şimdi tüm bu diyetleri unutun. Size bilimsel veriler ışığında sağlıklı bir
diyetin nasıl olması gerektiğini basit birkaç cümleyle açıklayalım.
Sağlıklı beslenme, kişinin yaşına, cinsiyetine, fiziksel aktivite durumuna ve
tabi ki metabolizmasına uygun enerjiyi sağlayacak, %50-60 karbonhidrat, %12-15
protein, %30 yağ içeriğine sahip, vücut için elzem vitamin ve mineralleri içerisinde
bulundurandır. Sağlıklı beslenmede besin çeşitliliği esastır. Çünkü her besin
kendi özel içeriğine sahiptir. Tek bir çeşit besin tüketerek vücut için gerekli
olan tüm besin öğelerini almamız mümkün değildir.
Tüm bu bilgiler doğrultusunda popüler diyetleri incelediğimizde, başta uyulması
gereken kurallarla aslında olması gerekenlerin en başından çeliştiğini açık bir
şekilde görüyoruz.
Bu diyetlerin başlıca hataları karbonhidrat, protein ve yağ içeriklerini, tek
bir besin öğesini esas alarak olmaması gereken şekilde değiştirmeleri. Yani bu
diyetler ilk cümleden kaybediyorlar.
Burada sorulması gereken soru ise şu: Siz hangi tarafta olmak istiyorsunuz,
kaybeden tarafta mı yoksa sağlığın ve bilimin tarafında mı? Karar sizin… :)
Stj. Dyt. İzan IŞIK - Stj. Dyt. Anıl ÖZTÜRK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder